Başkasına Göre Yaşamak
Dünya batının yaşam tarzını benimsedi. Avrupa’dan çıkıp bütün dünyayı saran bu yaşam tarzı yalnızca tüketmek üzerine kurulu. Aslında onlar bu yapının zirvesi. Temelde hepimizden parçalar var. Hepimizin gayretiyle insan üreten bir özne olmaktan çıktı ve tüketen bir nesne haline geldi. Bu tarz bir yaşam kapitalin gelişmesi için gerekliydi. Biz ne kadar tüketirsek sermayeler o kadar büyüyecek ve özel yatırımlar mümkün olacaktı. Yenilik ve ilerleme sağladığı düşünülen bu sermaye etkinliği aslında kaynakların fazladan kullanılmasına neden oldu. Tüketim kültürü kaynakları israf ederek geleceğimizden çaldı. Aslında hepimiz suçluyuz. Batının ya da sermaye sahiplerinin yapabileceği bir şey yoktu. İnsanın en doğal davranışı diğerlerine göre hareket etmekti. Ötekinin değer yargıları bizim için önemliydi. Hepimiz grubun diğer üyeleri için önemli olmak istedik. Hayati iş bölümünün bir uzantısı olarak soyluluk ve zenginlik gibi sıfatları türettik. Eskiden iyi savaşmak marifet iken önemli olmanın daha farklı yollarını keşfettik. Yalan bunlardan biriydi. İmkan bulunca diğerlerinin önüne geçmek için harekete geçtik. Diğerleri için önemli olmak istedik. Soyluluk, saltanat, zenginlik gibi konumlar toplum içerisinde başarılı olduğumuzun kanıtıydı. Böyle bir tutumda topluma yönelik davransak da toplumu sadece yok etmeyi başardık. Toplum olmayı başararak insanlığı oluşturmuştuk, ben yanılgısıyla da yok ettik. Başkalarına göre yaşıyoruz ama başkaları yakında yok olacak. Tabi toplumsal canlılar olan insanlar başkası olmadan yaşayamayacak. Temel sorun yetinmemektir. Bir kişi ihtiyaçlarını tamamladıktan sonra neden daha fazlası için uğraşır? İhtiyaçlar sınırsızdır diye bir yalan ortada gezmektedir. Bencil insanın istekleri sınırsızdır. Yetinmeyi bilmeyen de ne mutlu olur ne de yeterli olana ulaşır. Daha önemli olma isteği bazılarımızı kör etmiştir. Grubun saygısını kazanmak için herkesin hayatını tehlikeye atmak olağan bir durum haline gelmiştir. Çağdaş dünya düzeni böyle bir tutumla meydana gelmiştir. Bazıları en önemlidir, kalan herkes de tüketerek kendimi önemli hissetmektedir. Herkesin önemli olduğunu gözden kaçırmış durumdayız. Kendimizi önemli sanmak için piyasanın kurallarını benimsedik. Başkasından daha üstün olduğumuza inandık ve herkesten daha özel olduğumuz gibi bir yalanı yuttuk. Oyunun kuralları oyunu oluşturanlarca belirlenmişti, bu yüzden biz kural koyuculardan daha az önemli olmayı kabul ettik. Yani ezilmeyi kabullendik ki ezebilelim. Hayata iyice yabancılaştık. Parasal düzende para gibi birer mal oluverdik. Şirket veya para gibi davranmaya başladık. Para genellikle ahlaksızdır. Ahlak dışı saydığımız şeyler ekonomi adı altında normalleştirilmiştir. Hırslı olmak, sınır tanımamak, rakipleri yok etmek, büyüklenmek, gösteriş, duygusal davranmamak vs. ne kadar yanlış davranış varsa iş hayatının kuralları haline gelmiştir. Kendimize hafifletici sebepler bularak kapitalist ekonominin ahlaksız davranışlarını normalleştirdik. Sermaye tarafından aşılanan tüketim aşkını doyurabilmek için ahlaki değerlerimizi boş verdik. Parasal düzenin içerisinde para gibi olduk. Aslımıza yabancılaşarak hırslarımızın kölesi olduk. Değerlerimize yabancılaşarak araçlarımızla beraber geren kuralları gerçeğimiz haline getirdik. Ahlakı olmayan parasal düzenin bir parçası olduk. Sona yaklaşırken nasıl göründüğümüzü bir düşünelim. Daha uzun bir yolumuz varken kısa ve gösterişli bir yolculuğu tercih ettik. Suçlu olan ya hepimizdik ya da hiç kimse. İnsan kaçınılmaz olarak başkasına göre yaşadı. Hatalar ortaktı, ortak da olacaktı. Birbirine suç atanlar olsa da, aslında kendimize bakmamız gerekmekte. Belki de sistemin kaçınılmaz bir hatası oluştu ve yokluğa hızlanmaya başladık. Zaten bu tiyatronun özgür seçimle oluştuğuna inanmak epeyce zor. Kaçınılmaz bir şeyler olmalı, yoksa uzaktan tamamen bir hata gibi görünüyoruz. Bu yazıda neden ölüme doğru acele ettiğimizi inceledik. Tüketim için tükenecek şeyler lazımdı. Önemli olmanın son mümessili batı dünyası tüketecek şeyler arıyor. Biz de tüketim maddesi olarak sırada yer alıyoruz. Sıra önce Ortadoğu denen tüketim nesnesine ve sonra yavaş yavaş tüm insanlığa gelecek. İnsanlığı tükettiğimizin farkına varamayacağız. Uzun ve vasat bir hayattansa kısa ve parlak olanını tercih ettik. Toplumu, yani insanlığı yok etmekle başladık. Hadi bakalım hayırlısı.
Okumayı bitirdiğinizde "BİTİR" düğmesine tıklayın.